Yolumuzu kaybettik. Aynalara baktığımızda gördüğümüz silüet, insan değil artık. Kalabalıklaştıkça yalnızlaştık, hızlandıkça sığlaştık. Oysa bir kitap vardı elimizde; sadece okunan değil, yaşanan, yaşanması gereken bir kitap: Kur’an. Onun her âyeti bir çağrıydı. Bir uyarı, bir feryat, bir diriliş çığlığı. Ne var ki biz, sayfalarını çevirdik ama kelimelerini kalbimize gömemedik. Belki de şimdi yapmamız gereken, o Kitabın özüne bir kez daha dönmek. Çünkü o özde insanlık var. Ahlak var. Vicdan var.
“Şirk koşmayacaksın.” Yani hiçbir şeyin önünde eğilmeyeceksin Allah’tan başka. Ne servet, ne iktidar, ne alkış! Modern insan putları camdan değil artık, ekrandan. Kendisini tanrılaştıran egosuna tapan bir çağda yaşıyoruz.
“Öldürmeyeceksin.” Ama biz, bir sözüyle milyonları ateşe atanları alkışlıyoruz. Katliamlar ekranlara manşet, ölüm sıradanlaşmış bir veri. Kalp, rakamlara duyarsız.
“Çalmayacaksın.” Ama rüşvet, hırsızlık, yolsuzluk artık sistemin kendisi oldu. Emek alın teriyle ölçülmez hale geldi.
“Yalan söylemeyeceksin.” Deniyor; ama çağımız gerçeği boğan seslerin çağı. Hakikat değil, imaj hüküm sürüyor.
“İftira atmayacaksın.”, “Gıybet etmeyeceksin.”, “Adaletsizlik yapmayacaksın.” Çünkü toplum, güven üstüne kurulur. Söz, bağdır; iftira, bağı çürütür. Gıybet, kalbi zehirler. Adaletsizlik ise milletin köküne dinamittir.
“Rüşvet almayacaksın, vermeyeceksin.” Ne yazık ki bugün birçok kapı, vicdanla değil, parayla açılıyor.
“Adam kayırmayacaksın.” Eşitlik ilkesi, akrabalıkla, aidiyetle bozuldu. Liyakat, müzayedeye çıkarıldı.
“Kibirlenmeyeceksin.” Ama ekranlar ego şovuyla dolu. Alçakgönüllülük hor görülüyor, tevazu eziklik sayılıyor.
“İyiliği başa kakmayacaksın.”, “Gösteriş yapmayacaksın.” İyilik, paylaşılınca büyür; sergilenince kirlenir.
“Kin tutmayacaksın.” Kalpleri karartan en büyük zehir budur. Affetmek, arınmaktır.
“Yetim ve öksüze zulüm etmeyeceksin.” Medeniyet, en zayıfın hakkını koruyabildiği ölçüde medeniyettir.
“Kötü söz konuşmayacaksın.”, “Haset etmeyeceksin.” Dil, kalbin aynasıdır. Kalbi karanlık olanın dili sivridir.
“Emanete hıyanet etmeyeceksin.” Güven olmadan toplum ayakta duramaz.
“Cimri de savurgan da olmayacaksın.” Orta yol, hikmettir.
“Yalan yere şahitlik yapmayacaksın.” Hakimin önündeki en büyük tehlike: vicdanı saptıran tanık.
“Yeryüzünde bozgunculuk yapmayacaksın.” Her savaş, bir ahlaki çöküşün habercisidir.
“Ölçüde ve tartıda hile yapmayacaksın.” Ticaret, sadece malın değil, ahlakın da bir sınavıdır.
“Doğmamış çocuğu öldürmeyeceksin.” Evlat doğmadan kaybediyor haklarını.
“Zina yapmayacaksın.”, “İçki içmeyeceksin.”, “Kumar oynamayacaksın.” Aileyi çözen, nesli çürüten, aklı esir eden ne varsa: hepsine hayır!
“Büyü, fal, sihir yapmayacaksın.” İnsan kaderini yıldızlara teslim etmez.
“Faiz almayacak, vermeyeceksin.” Faiz, emeği sömürmenin sistemli halidir.
“Ana-babaya kötü davranmayacaksın.” İnsan mayasını annesinin duasından, babasının terinden alır. O kaynaktan uzaklaşan, çoraklaşır.
Kur’an’ın özeti bu değil sadece. Bu, insan olmanın asgarisidir. Medeniyetimizin pusulasıdır. Unutmayalım ki; kitaplar raflarda değil, vicdanlarda yaşar. Kalbimiz Kur’an’a açılmazsa, aklımız onu okuyamaz. Ve bir gün, kaybettiğimiz ne varsa o kitapta olduğunu fark ettiğimizde çok geç olabilir.